KİMSEDEN GELEN PUSULALAR

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

1988 yılında Kadıköy’de doğdum. Lise öğrenimimi Sainte Pulchérie Fransız Lisesi’nde tamamladım. Özel bir şirkette avukatlık yapıyorum. Annem ressam, melek babam emekli matbaacıdır. Henüz okuma yazma bilmezken, evimizdeki kitapları gizlice alıp onları matbaa kağıtlarına kopya ettiğimi zannederek oyunlar oynardım. Ben büyürken edebiyat, şiir, müzik ve resim evimizin her zaman parçasıydı. Yıllar sonra ben de kendi ailemi kurduğumda, hayatımın merkezine yine bunları yerleştirdim.

Kitap yazma maceranız nasıl başladı?

1999 yılı civarında, o zamanlar ablamın da birkaç adet denemesinin yayınlandığı Altzine Çevrimiçi Edebiyat Dergisi, henüz yeni kalemler için de çok faydalı bir gelişme platformuydu.

Benim (kitabımdaki Alf karakteri gibi) görsel hafızam kuvvetli olduğu için, evde ne kaybederlerse yerini bana sorarlardı. Ben de bundan esinlenip 11 yaşındayken, 7-7-9 kod adlı kadın bir dedektifin hikayelerini yazmaya başlamıştım. Bizim Kadıköy’ümüzün özellikle 90’larda, hâlâ ahşap köşkleri çoktu. Benim karakterim de eski köşklerde kayıp eşyalar arardı. Ben de bir şevkle bu yazdıklarımı, Altzine’e göndermiştim. Tüm seriyi yayınladıklarında o kadar gurur duydum ki kendimle, sonrasında da hayatım boyunca hep yazdım. Ancak “Kimseden Gelen Pusulalar” benim ilk romanımdır.

Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz eder misiniz?

Kitabımı tamamlamam, sonunun geldiğini anlayıp ona veda edebilmem tahmin ettiğimden uzun sürdü. O yüzden dışarıdan bir bakışa çok ihtiyacım vardı. Luna Yayınevi, bana özellikle bu konuda çok yardımcı oldu. Çok seri ve uyumlu çalıştık, dolayısıyla iyi bir ekip olduğumuza inanıyorum.

Kitabınızda en etkileyici bulduğunuz yer neresidir?

Ben yazı yazarken, tüm duyulara hitap etmeyi çok seviyorum. Mesela bir odanın köşesinde duran masayı anlatacaksam; önce havadaki sıcaklığı, ortamdaki kokuları ve sesleri anlatırım. Dışarıdan içeriye doğru bir anlatım benimserim. Okuyucu, kitabı okurken benim kafamda oluşan oda görüntüsünü görmemeli, ana karakterle beraber köşedeki koltukta oturabilmelidir. Bu bağlamda Kimseden Gelen Pusulalar’da da Karl ile tanıştığımız kısımları çok severim. Arkadaşımın evi gibi oldu artık orası.

 

 

Selva Karcı Selen - Yazarın kitapları

Kapat