YAŞAMA DAİR
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Öğretmen anne babanın ikinci kızı olarak dünyaya geldim. Çok başarılı bir ablayla büyümenin kaçınılmaz sonu olarak belki de parlak bir okul hayatım oldu. Ama hala eğitim sistemimizin bozukluğu olarak gördüğüm “Çalışkan öğrenciler Fen Kolunda okumalı” tezi ile birlikte kendimi ODTÜ’de buldum. Lise edebiyat öğretmenim rahmetli Hüseyin Gürtunca “Hangi meslekten olursan ol ama mutlaka yaz,” diye öğüt vermişti bana. Kompozisyon yazmak en sevdiğim işti. Bir de kitapçıları gezmek. Hocamın öğüdünü ne derece tuttum bilemiyorum, ama hala yarım kalmış roman taslaklarım, ufak hikâyelerim var. Belki bir gün onları da tamamlayıp hayata geçirebilirim, kim bilir?
Kitap yazma maceranız nasıl başladı?
Şiir yazmaya ne zaman başladığımı hatırlamıyorum. İlham gelince demeyeyim de okuduğum bir haber, duyduğum güzel ya da üzücü olaylar; beni duygulandıran, ağlatan, umutlandıran her şey bazen anında akıveriyor. Ben de onları akışına bırakıyorum.
Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?
Luna Yayınlarını bu süreçte tanıdığımı itiraf etmeliyim; ancak saygınlığı, ilgisi ve konusundaki ciddiyeti karşısında gerçekten çok mutlu oldum. Artık yakın takipçisi olacağım. Bu noktada ileti ile de olsa tanışma fırsatı bulduğum Mustafa Bey ve Gülnur Hanım’a, bir de adlarını bilmediğim dizgide, tasarımda çalışan bütün emekçi arkadaşlara teşekkürü bir borç bilirim.
Kitabınızda en etkileyici bulduğunuz şiiriniz hangisidir?
Bunu yapamayacağım, üzgünüm. Hepsinin arkasında yaşanmışlıklarımdan kırıntılar var. İsterseniz bunu okuyucuya bırakalım.