MÜZEYYEN
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
1972 yılında İstanbul’da doğdum. Beş çocuklu bir ailenin en küçük kızıyım. Yedikule Lisesi’ni bitirmenin ardından Ankara Üniversitesi’nde Ziraat Mühendisliği bölümünü okudum. Ardından İstanbul’a dönüp evlendim. Bir erkek ve bir kız çocuk sahibiyim. Okumak, küçüklüğümden beri en büyük tutkumdu. Şimdi ise yazmaya başladım.
Kitap yazma maceranız nasıl başladı?
Dediğim gibi o kadar zaman okumanın ve yaşamanın getirdiği tecrübenin ardından artık “Ben de bir şeyler ortaya koymalıyım,” diye düşündüm. Önceden bildiğim bir hikâyeyi yazmaya karar verdim. Bu hikâyeyi kurgulamak geceler boyu beni uykusuz bıraktı. Bu uzun soluklu düşünme aşamasının ardından elime kâğıt ve kalem alıp yazmaya başladım. Bitirdikten sonra yayıncıya gönderebilmek için metni elektronik ortama aktarmam gerekti. Bu konuda ailem bana çok destek oldu. Hatta onların yardımı ve manevi desteği olmasaydı “Müzeyyen” ortaya çıkmayabilirdi.
Kitabınızın yayınlanma aşamasındaki deneyimlerinizden söz edebilir misiniz?
“Müzeyyen” benim ciddi sayılabilecek ilk yazım deneyimimdi. Romanın basım süreciyle ilgili neredeyse hiç bilgi ve tecrübem bulunmuyordu. Ancak, Luna Yayınları sayesinde kitabımın basımı özenli ve hızlı şekilde tamamlandı, sonrasında raflarda Müzeyyen ile karşılaştım. Benim gibi kitabını ilk kez okuyucuyla buluşturmak isteyen birçok yazara destek veren ve fırsat sunan Luna Yayınlarına sonsuz teşekkürlerimi buradan bir kez daha iletmek isterim.
Kitabınızın en etkileyici yönü nedir?
Kitabımın en etkileyici yönü şüphesiz ki Müzeyyen’in kendisi. O, karakter itibariyle iyimser ve uçarı bir kadın, ancak onun iyimserliği Pollyannacılık olmamakla beraber uçarılığı da sebepsiz değil. Müzeyyen; yaptıklarının sonuçlarına değil, sebeplerine önem veren biri. Dolayısıyla o, içinde bulunduğu mutsuzluklardan ufukta görünen küçücük ihtimallere dahi son hız kürek çeken, çok güçlü ve umutlu bir kadın. Umut, Müzeyyen için çoğu insanın aksine; oturup hayal kurmak değil, o hayalin peşinden gitmek demek. Bu yüzden, onun hayatı hareketli olduğu kadar Müzeyyen’i kötü durumlara sokabilecek kadar da değişken. Fakat Müzeyyen’in hayran olunacak yönü hayatın getirdiği kötülükler karşısında yılmadan verdiği “kendi olma” mücadelesidir.